BOLOGNA SÜRECİNİN REDDİ VE ELİTLERİN İDEOLOJİK SARSINTILARI

 İşin püf noktası prensip meselesidir. Bologna sisteminin tanıtılması, genel bir projenin parçasıydı: Rusya'nın dünya sistemine  tam entegrasyonu, bu da Batı'nın tüm norm ve kurallarını benimsemek anlamına geliyordu. Bu sadece eğitimle ilgili değildi,  1991'den beri Rus hükümetinin ana stratejisi olmuştur. Eğitim, ekonomi, kültür, bilim, siyaset, teknoloji, moda, sanat, eğitim, spor, medya gibi tüm yaşam standartlarının modern Batı standartlarına uyarlanması, tüm reformların temel amacı olmuştur. Bu her şey için geçerliydi ve hem Yeltsin hem de Putin yönetimi altındaki yetkililerin ana hedefiydi. Bologna sisteminin tanıtılması, bu genel stratejinin sonsuz küçük bir unsurudur.

Tabii ki 1990'lar ve 2000'ler arasında bir fark vardı.Yeltsin yönetimi altında Batı modellerinin ve normlarının tam olarak kabulüne, dünyaya entegrasyon, egemenlik ve bağımsızlık dahil olmak üzere her şeyi feda etmeye istekli olmak eşlik etti. Böylece normalleşme, egemenlikten kurtulma ile el ele gitti.

Putin döneminde egemenlik en yüksek değer olarak ilan edildi, ancak batılılaşma ve standardizasyon devam etti. Görünüşe göre Putin, Büyük Petro örneğini takip ederek, ülkeyi güçlendirmek için Batı teknolojisini kullanmaya ve bir noktada, bu ödünç alınan standartlara dayanarak sert bir darbe indirmeye karar verdi. Petro, Rus silahları için Avrupa'ya bir pencere açtı. Aynı zamanda, Petro Rus geleneğinden koptu, Putin ise geleneğin zaten kırıldığı bir topluma kavuştu.

Putin'in Rus egemenliğini güçlendirmek adına Batı sistemini kopyalama stratejisi izlediği hipotezi kabul edilirse ve başka anlaşılır bir hipotez yoksa, o zaman ÖAS(Ukraynaya yönelik özel askeri operasyon)'in başlamasıyla birlikte gerçek an geldi: Karşı koymanın zamanı gelmişti. Küçük Rusya'nın cahil insanlarını kandırıp hipnotize ederek Ukrayna'yı inatla elimizden almaya çalışan Batı, saldırıya uğradı. Burada da Petro ile bir paralellik var: Modern Rusya'nın Şubat 2022'den beri ısrarla sürdürdüğü Poltava Savaşı. Her şey birbirine uyuyor.

Bununla birlikte, 18. yüzyıl ile 21. yüzyıl arasında bir fark vardır: Modern Batı teknolojisi ayrılmaz bir şekilde ideoloji ile bağlantılıdır, teknolojinin kendisi açık bir küreselcilik ve liberalizm kodu taşır. Modern Rusya'nın son 30 yılda kölece kopyaladığı öğretim yöntemleri ve akademik disiplinler şöyle dursun, ne mallar ne de nesneler ideolojik olarak tarafsız değildir. İlk başta bu bir yenilgi işaretiydi, ardından bir karşı saldırıya odaklanmak ve hazırlanmak için "kurnaz bir plan" oldu. Rusya'nın Batı'dan kopyaladığı unsurlar, teknolojiler ve kurumlarla şimdi ne yapmalı, sadece eğitim sistemi değil, diğer her şey: bilgi teknolojisi, finans kurumları, kültürel kodlar, piyasa mekanizmaları, işgücünün küreselleşmesi ve enerji arzı,

Bu özel stratejinin 30 yıllık egemenliğinden sonra, Rusya'nın kendine ait hiçbir şeyi yok ya da neredeyse hiçbir şeyi yok. Bologna sistemi sadece bir sendromdur. Bu problemde, bir aynada olduğu gibi, diğer her şeyi görebiliriz.

Peki Batı'nın bizi kovduğu ve bizim ona kapsamlı bir sivil tepki vermemiz gerektiği bir durumda Batı standartlarıyla ne yapacağız?

Günümüzün genel sorunu bu. Özel askeri harekatın başlamasıyla birlikte çok keskinleşti ve  kendi zaferimiz doğrudan buna bağlı. Sonuçta, Maidan 2014'ten bu yana tüm çılgınlığıyla Kiev ile ilişkiler bile bize bu ikilemi işaret ediyor.

Moskova ısrar ediyor: bizimle olun.

Kiev soruyor: Nereye gidiyorsun, çünkü  seninle karar verebilir miyiz?

Moskova cevap veriyor: Batı'ya, küresel dünyaya gidiyoruz ve bu yüzden her şeyi standartlaştırıyoruz. Bologna sistemini de tanıttık.

Kiev protestoları: Batıya giderseniz oraya da gideceğiz, daha yakınız ve şimdi Bologna sistemini de alıyoruz.

Moskova kızmaya başlıyor: canınızı yakacağız!

Kiev pes etmiyor ve domuz yağı, "kahramanlar", vizesiz seyahat ve... Bandera'dan bahsediyor. Bunu hepimiz biliyoruz.

Ama mesele Kiev'in makul sorusuna cevap vermek: nereye gidiyorsun? Rusya Batı'ya giderse, diğer tüm kardeş milletler bunu kendi başlarına, onsuz çok iyi yapabilirler. Batı ders kitaplarını ve kılavuzlarını İngilizce veya Çince'den Ukraynaca, Kazakça, Tacikçe ve hatta Çeçen veya Tatarca'ya çevirmek oldukça kolaydır. Ara olarak Rusça hiç gerekli değildir.

Bu yüzden Yeltsin'de herkes bizden kaçtı, ama bu aynı zamanda Putin'de  acele etmiyorlar, çünkü hala paradigmada olduğumuz sürece herkes Batı'ya gitmek istiyor.

Bugün bu slogan çöktü. Görünüşe göre biz kendi başımıza gitmeyeceğiz ve Batı bizi sadece beklemekle kalmıyor, bizden şiddetle nefret ediyor - ÖAS  tarafından harekete geçirilen çılgın Rus düşmanlığı dalgası bu yüzden. Ama 30 yıldır kendimize ve başkalarına Batı'ya doğru yürüdük ve yürüdüğümüzü söyledik. Şimdi yön netleşti ve ÖAS yetkilileri kendilerini hızla radikal vatanseverler olarak gösteriyorlar. Bologna sistemi ile ters. Ama hepsi çok kolay görünmüyor mu?

Her şeyden önce, Bologna sistemini kaldırabiliriz ve kaldırmalıyız (biz vatanseverler uzun zamandır bunun için savaşıyoruz), ancak sadece Sovyet modeline geri dönmek bir çözüm değil, aslında imkansız ve yararsız. Bir medeniyet olarak ve Batı'ya meydan okuyan bir medeniyet olarak Rusya ile uyumlu net bir eğitim ideolojisine ihtiyacımız var. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden kim böyle ciddi sorular hakkında bir an için düşünebilir? Vahşi doğada böyle insanlar yok.

İkincisi, Bologna sistemi eğitim biçimiyle ilgilidir, ancak içeriği hiçbir şekilde etkilemez. Uzmanlaşmış ve Sovyet normlarına geri dönmek ve temel beşeri bilimlerin liberal içeriğini korumak kesinlikle saçmadır. Bologna sistemi, eğitim içeriğinin liberalizmi ve küreselliğini Batı'da genel olarak kabul edilen öğrenme ve değerlendirme biçimleriyle senkronize etmeyi amaçlıyordu. Eğitim, zihinleri kontrol etmenin ana aracıdır. Son 30 yılda liberallerin, liberal etkinin ajanları olmaları için bir eğitimciler ordusunu eğitmeleri tesadüf değildir. Başta üniversiteler olmak üzere tüm Rus eğitim kurumları bunlarla dolu. Bunlar Batılı özel servisler tarafından yönetiliyordu ve onlarla bağlantılı vakıflar tarafından aktif olarak destekleniyordu. Soros örneğinde olduğu gibi, ama sadece buna değil ve en çok içeriğe, yani ideolojik paradigmalara dikkat ettiler. Ve bu bürokratlar için bir sorun değil. Çekoslovaklar için de korkarım, yetiştirilme tarzları nasıldı? Belli bir tür mü? Evet vatanseverlik vurgulandı ama ideolojik içeriği kim sağladı? Yine eski Sovyet kadrolarına dönmek bir seçenek değil. Bu insanlar genellikle saygındır, ancak etik vektör korunmuş olmasına rağmen, yeni dünyayı yalnızca kısmen anlarlar. Bu maalesef yeterli değil. yetiştirilmeleri ne içindi?
Üçüncüsü, yetkililerin, eskiden liberal ajanların insafına kalmış olan egemen eğitim sorununun ciddiyetini kabul ettiklerini ve bununla gerçekten ilgilendiklerini varsaysak bile, sorun diğer alanlarda benzer dönüşümler olmadan çözülemez. Batılı liberal normları hayatın diğer tüm alanlarında sürdürürken eğitimi liberalleştirmek nasıl mümkün olabilir? Piyasa, kapitalizm, dijitalleşme, yapay zeka, bilimsel ve teknolojik ilerlemeye eleştirel olmayan inanç, robotlaşma, nihayetinde demokrasi, parlamentarizm, sivil toplum ve insan hakları, Batı liberal normlarının kopyalarıdır ve toplumda çok derin köklere sahiptir,

Bu kaçınılmaz olarak ideolojik sarsıntılara yol açar. Batı'yı ve onun normlarını, standartlarını ve kurallarını kopyalamaya devam etmek artık mümkün değil. Yükseltmeden bağlantımız kesildi ve ayrıca teknolojiye kök salmış kusurlar ve yamalar, verileri yok etmek ve silmek için zaten etkinleştirildi. Buna güvendik ve haklı olarak hayal kırıklığına uğradık. Bu yüzden, bize eşit ama LGBT'siz, hatta onlarla birlikte ama hükümete sadık "vatansever" bir versiyonda modern bir Batı inşa etme bahanesiyle ithal ikame için umutsuzca koştuk.

Kahrolası Batı Bologna sistemini reddedelim ve kendi "Rus Bologna sistemimizi" tanıtalım. Bu çok akıllı bir çözüm. Elbette bir çıkış yolu var, ancak hükümet öncelikle şu anda önerdiği şeyin bir aldatmaca olmadığından emin olmalı. Egemen düşünmeye başlamazsak, yaptığımız  elektrikli süpürgenin kılavuzunu Eski Slav diline çevirmek veya ona kırmızı bir kravat bağlamak meselesi olacak.

İhtiyacı olmayan ve ayrıca her şeyi kendilerinin bildiğine inanan insanlara tavsiye vermenin tamamen yararsız ve hatta sapkın olduğuna kendimi ikna ettim. Bu yüzden bir ayna oyununa hazırlanmalıyız: Bologna sisteminin reddedilmesi, Bologna sisteminin reddedilmesi, Bologna sisteminin reddedilmesi ve diğer tüm ithal ikameler için bir sonraki döneme kadar. Bu döngü bittiğinde ciddi anlamda eğitim reformlarını konuşacağız. Ve başkasıyla  değil.

   Çeviri: S.ALİ GOCMEN

Hola