Avrasyacılık ve Postmodern.
Birincil sekmeler
Avrasyacılık ve Postmodern.
(Uluslararası Avrasya Hareketi’nin Kongresi için bildiri)
1. Tarihin Simgeciliği.
Uluslararası Avrasya Hareketi’nin Kuruluş Kongremizi Melek Mikail günü arifesinde yapıyoruz. Bu sembolik bir şeydir. Ortodoks efsaneye göre Ulu Melek Mikail ve bütün manevi kuvvetlerin cemiasının günü denilen bayramın tarihi “9-uncu ayın 8-inci günü” olarak belirtilmiştir Eski çağlarda yein yıl Mart ayında başlıyordu. Dokuzuncu ay melek rütbelerinin simgesidir (yani meleklerin hiyerarşisinde 9 rütbe vardır). Sekizinci gün ise Ortodoks ananesinde ebediliğin, “Zamanın Uzayına döneceği” ve azametli “Çağların Sonu olacağı” Canlanma’nın kutsal anının, bir de İsa’nın ikinci Gelişinin sembolüdür.
Alman muhafazakar devrimci Arhtur Müller van den Bruk (unutulmamalıdır ki, avrasyacılık ta muhafazakar devrimciliğin bir akımıdır) kendi zamanda çok anlamlı sözleri yazmıştı: ‘Ebedilik muhafazakar tarafındadır’. Değerli Avrasyacılar, ebedilik tarafımızdadır. Monoteistik ananelerin tarihinde Ulu Melek Mikail çok önemli rölü oynar. O, melek ordularının, yani kötülük ruhlarıyla sürekli olarak savaşan iyliğin gök ordusunun amiridir. Bu büyük dramın zaman ötesi dikey eksenidir.
Meleklerin savaşması zaman dışındadır. O her zaman sürüyor. O, yapısal paradigma olarak ebedeiliğe dahil edilmiştir.
Ulu savaşın gölgesi tarihe düşer ve zamana anlam, muhteviyat ve yönelim veriyor. Böylece tarih kutsal tarih oluyor.
Halkların, kültürlerin, uygarlıkların, dinlerin ve ideolojilerin büyük evrensel çatışmalarının kutupları, bu arketipik durumların, yani meleklerin muharebesinin izdüşümüdür.
Birçok alametler bugün gösteriyorlar ki, biz evrensel tarihin gergin dramının kesinleştirici bir çizgisine yaklaşıyoruz. Anane diyor ki “ahır zamanda”, insanlar, milletler ve dünya krallıkları katıldığı meleklerin savaşı özelllikle güçlü olacak, dev boyutlara ulaşacak ve sonucuna yaklaşacaktır. İnsanlar, meleklerin “silah-daşlarıdır”. Ortodoks ilahilerde: ‘Allah insanları meleklerle kıyaslayarak ancak biraz küçültmüştür’ diye söylenmişti.
Dünya ananelerin ve dinlerinin çoğunluğu bugünkü uygarlığımıza tek anlamlı bir teşhisi veriyor: Globalism, globalleşme, “Yeni Dünya Düzeni”, “tek kutuplu dünya”, hazırlanan “dünya hükümeti”, her gün daha açık olmaya başlayan “bu dünya prensi”nin sırıtmasıdır. Bu “Allah düşmanlarının” ve demek ki Ulu Melek Mikail’in açık düşmanlarının stratejik konstrüksyonudur .
Muhtelif dinler globalleşmeye muhtelif isimleri koyarlar: hıristiyanlar “Yeni Dünya Düzeni” “Antichrist” ile, müslimanlar “Daccal” ile, yahudiler “büyük karışma” (yahudice “erev rav”) ile özdeşleştirir. Hinduistler için bu Kali-Yuga’nın ordularıdır. Budistler için karanlık Mara ruhudur, yanılsamadır.
Öğretilerin, doktrinlerin ve ayınlerin farkları ötesinde Ulu Melek Mikail ile ilgili özel bir anane vardır. Bu anane, her insanın kutsal tarihine katılmak, iki savaşan taraftan birinin ordusunda yer almak hakkı ve görevi demektir. Bu Ulu Amir Mikail ordusuna katılmak kutsal çağrısıdır. Bu çağrıyı işitenler, çağrıya cevap vermeğe acele ederler.
Kendi en yüksek ruhi boyutunda Avrasyacılık, Ulu Melek Mikail işığının ahır zaman tarihine izdüşümüdür.
Ortodoks ikonlarda Kutsal Amir Mikail sık sık bir elindeki kılıçla, diğer elindeki terazi ile tasvir edilmektedir. Terazi yargı sembölüdür. Alman felsefeci M.Haydegger tarafından yazılan ‘Holzwege’ kitabında Rayner Maria Rilke bir şiirinin tahlili yapılmıştır. Bu şiirin konusu, “terazinin tüccar elinden melek eline devredilmesi”dir. Bu formül, Avrasyacılık için en önemli bir slogan olabilir. “Terazinin tüccar elinden melek eline devredilmesi”!
“Yeni Dünya Düzeni”, globalism, “tek kutuplu dünya” – bu ticari bir düzendir. Bu düzende piyasa değerleri, dünya piyasası hakim oluyor. Bu dünyada kiriterler ve paradigmalar tüccarlar tarafından belirtilmiştir .
Avrasyacılar – bu düzene tamamen ters insanlardır. Bunlar, Mikail’e bağlı olan aydın akımlarıdır, dünyanın anlamına, önemine ve kaderine kökten farklı bir bakıştır. Avrasyacılık - tüm değerlerin yeniden değerlendirmesidir, “Terazinin tüccardan Ulu Melek (Şeyh Suhravardi Maktul’ün kastettiği Erguvan Melek) ellerine teslim edilmesidir”.
Avrasyacılık, çağdaş paradigmanın ruhani ve ebedi Mikail paradigmasına değiştirilmesidir.
Avrasya’daki halkların, kültürlerin, ananelerin çok çetliliği, melek kanatlarının fışırtısıdır.
2. Partiden Uluslararası Harekete
Avrasyacılığın gelişmesinin organiasyon etapları dinamik bir süreçtir. Canlı olan her şey gibi Avrasyacılık, belirli bir biçimden başka biçime geçerek gelişiyor.
İlk Avrasyacıların siyasi ve organizasyon faaliyetlerinin tarihi “Avrasyacılığın Temelleri” adlı kitabında ve diğer kitaplarımda okunabilir.
Yeni Avrasyacılığın tarihi o kadar iyi incelenmemiştir. Yeni Avrasyacılık 80’ler ortasında Rusya’da yeniden doğmuştur. Başlangıçta bu küçük bir fikri grup idi. Ondan sonra yayın evi, dergiler, kitaplar, radyo ve televizyon programları, “Yeni Üniversite”. 2000 yılında “Avrasya” siyasi hareketi kurulmuştur. Ondan sonra o partiye dönüşmüştür. Bugün biz daha bir adım atıyoruz ve “Uluslararası Avrasya Hareketi”ni kuruyoruz. Her adım kendi sırasında atılır. Muhteviyat açısından ise vektör değişmez kalır, ama somut sosyal şartlara göre her zaman yeni çözümleri ister. Her etapın kendi özel değeri ve manası vardır. Bir dönem bittiği zaman yeni dönem başlar.
“Avrasya” partisi mevcudiyetinin 2 yılı sonucunda hem olumlu, hem de olumsuz tarafları belli oldular. Şüpsez olarak, olumlu olan, Avrasyacılık fikirlerinin yayılması, çok sayıdaki takipçilerin ve taraftarların organizasyon faaliyetlerini gerçekleştirmek hazır olmasıdır. Bu arada, karşılığına bir şey istenmeden saf heves ile çok gayret gösterilmiştir. Uzun zaman sürdürülmemiş parti çalışmalarına tüm katılanlara çok teşekkür ederim. Bu deneme gösterdi ki, Avrasyacılık fikri yeterli derecede yayılmış oldu ve artık bugün Rusya çapında faaliyeti gösterebeilen örgütün esasını oluşturmak hazır olan kadromuz vardır.
Bu 3 yıl içinde Avrasyacılık Rusya toplumunda gittikçe yayılıyordu. Biz çok yeni kitap ve makale yayınladık, çok sayıda konferansları ve sempoziyumları, bir de bilimsel ve toplumsal “yuvarlak masaları” ve tartışmaları organize etmiştik.
Ben şahsen 100’den fazla teorik makale yayınladım, bütün mümkün olan medialarda Avrasyacılık konusunda sayısız mülakatları verdim. Rusya çapında görüşmediğim ve Avrasyacılık yaklaşımları açıklamadığım önemli olan siyasetçiler kalmamıştır. Siyasi partinin formatı başlangıçta Yeni Avrasyacılık propagandasına faydalı olmuştur ve Yeni Avrasyacılığa ek dikkatini çekmiştir.
Ama en baştan biz uyarıyorduk ki, Avrasyacılık parti kapsamından daha geniştir. Avrasyacılık, her şeyden önce fikri bir harekettirün siyasi felsefedir, ruhani bir akımdır. Avrasyacılık parti de olabilir, ama ancak parti olamaz. Bu durumu ilk avrasyacılar da vurguluyorlardı.
Geçen seçim kampanyasının tecrübesi gösterdi ki, Avrasyacılığın parti şeklinde cisimlenmesi için zaman daha gelmemiştir. Biz parti isek, diğer Rusya’daki pasrtiler başka bir şeydir. Onlar partiler ise, biz, demek, parti değiliz. Parti döneminin olumsuz tecrübesi bunula bağlıdır. Fikirin azameti ve güncelliği ile Rus politikada işbu fikirin ifadesi arasında uyuşumsuzluk göze çarpıyor. P.P.Borodin başındaki diğer Avrasyacılık partisinin seçimlerde başarısızlığı bunu tasdik eder. Aynı zamanda büyük parlamento partilerinin (“Yedinaya Rossiya” (Putin tarafından desteklenen parti), SPS (Batıcılık liberal partisi) KPRF (Komünist partisi)) liderleri, gerek bizim görüşmelerimizde, gerekse de medialara verilen mülakatlarda Avrasyacılık prensiplerinin kabul etmelerini ve Avrasyacılığı desteklemek hazır olduklarını sık sık ifade ediyorlardı. “Avrasya”nın parti fırmatı ise onları korkutuyordu. Tüm bu yıllar içerisinde biz aktif olarak uluslararası faaliyetlerimizi de geliştiriyorduk. Bu dönemde ben şahsen Kazakistan cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile görüştüm. Bunun dışında biz Ukrayna cumhurbaşkanı leonid Kuçma’nın, Beyaz Rusya cumhurbaşkanı Grigoriy Lukaşenko’nun, Kırgızstan cumhurbaşkanı Askar Akayev’in, Tacikistan cumhurbaşkanı İmamali Rahmonov’un, Ermenistan cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın yardımcılarıyla, Ermenistan parlamentosu başkanı ile, Gürcistan parlamentosu başkanının yardımcısıyla ve başka tanınan siyasetçilerile görüşmemiz olmuştur. Bütün bu adamlar, Avrasyacılığa büyük ilgi gösterdiler ve onu desteklemeğe hazır olduklarını ifade ettiler. Ama yine rus siyasi partinin formatı bu yolda önemli bir engel (hukuki engel dahil olmak üzere) idi.
Bu düşünceleri özetleyerek biz toplu olarak Uluslararası Avrasyacılık Hareketinin kurulması için karar aldık. Bu hareket, siyasi ve parti bir hareket değildir. Bu, ortasında fikirler, projeler, felsefe, ruh bulunduğu bir harekettir.
Bizim fikirlerimiz aynı kalıyor, ama organizasyon açısından biz yeni bir adım atıyoruz ve tek devletin sınırlarını aşıyoruz. Bunun sayesinde bizim organizsyon potansiyeli hemen önemli derecede artacaktır. Türkmenistan ve Özbekistan hariç bütün BDT ülkelerinde, Baltiya (Estonya, Letonya, Lituanya) ülkelerinde, bir de İngiltere’de, İtalya’da, İsviçre’de, Türkiye’de, Lübnan’da, Espanyol’da, Portekiz’de, Pakistan’da, İsrail’de ve Avustralya’da kurulan kardeş avrasyacılık hareketleri bugün ancak bir rus partinin uyduları değil, eşit haklı güçlü kıtasal uluslararası organizasyonun üyeleri olabilecekler.
Ayrıca parti formatı, genelde somut politikaya katılmasından kaçınan geleneksel dini organizasyonları ile işbirliğine engel idi. Şimdi Uluslararası Avrasyacılık Hareketine büyük dini organizasyonları dahil edilmesi için bir mani kalmamıştır. Aynı zamanda biz de muhtelif toplumsal ve kültürel birliklerin kollektif üyesi olabiliriz. Meslea şu anda ben şahsen Rus Ortodoks Kilise Patriki II. Asleksiy başında Dünya Rus Halk Camiası Prezidyumunun üyesi oluyorum. Şimdi ise biz karar alsak, toplu olarak, yani organizasyon olarak bu Camia’nın üyesi olabileceğiz.
Geleneksel olarak sıkı temaslarımız olan Rus Ortodoks Kilisenin Moskova Patrikliği, Müsliman Dini Merkez Müdürlüğü, yahudi, buddist, protestan ve “eski ortodoks” daini organizasyonlarla işbirliğimiz alanında bütün formal maniler de kalkar.
Ayrıca, şimdi biz kollektif üyeleri olarak toplumsal kuruluşları da kabul edebiliriz. Uluslararası Avrasyacılık Hareketina katılmak isteği ifade eden organizasyon artık çoktur. Bizim kongremizde yöneticileri hazır bulunan “Rusya’daki gürcilerin camiası”nın, mesela, 300.000 üyesi vardır. Böyle tempolarla büyüsek, biraz sonra milyonlarca üyelerimiz olacaktır.
Rus kanunlarda partiden harekete dönüşmesine dair kesin olarak belirtilen bir prosedür öngörülmemiştr. Dolayısıyla biz başka bir yolu seçtik ve Uluslararası Avrasyacılık Hareketi ayrı bir organizasyon olarak kurmağa karar aldık. Ama gerçekten bu az kaldı artık 20 yıl içinde farklı şekillerde geliştridiğimiz Avrasyacılık örgütünün devamıdır. Bugün ben, parti üyeliğine, millete ve dine bağlı olmadan Hareketimize katılmak Avrasyacılığın bütün taraftarları çağırıyorum.
Dogmalarımız yoktur. Fikrimiz vardır. Bu Fikiri paylaşmağa bütün hazır olanlara biz açık oluyoruz.
3.Avrasyacılık – postmodern sisteminde alternatif bir network’tir
Şimdi tarihi anın anlamı hakkında birkaç söz söyleyelim. Biz postmodern çağında yaşıyoruz. Bu demektir ki Yeni Çağ, yani modernity bitmiştir. Aydınlanma çağının potansiyelinde ne vardı – sosyal, kültürel, ideolojik, siyasi, bilimsel ve ekonomik modeler – her şey tükenmiştir. Biz yeni çağa, postmodern çağına girdik. Ve geri yolu yoktur.
Postmodern demek globalizm, ultraliberalizm, tek kutuplu dünyanın egemenliği, networkların haklimiyetidir, bir de tüm özgünlük şekillerinin, yani devletlerin, dinlerin, milletlerin, bir de ailelerin ve cinsleri bile iptalidir. Devlet yerine “açık toplum”, geleneksel dinler yerine – sahte ruhaniyet grupları, milletlerin yerine biretler, cinsler yerine klonlar, kiborglar, cins değiştirme ameliyatların ürünleri geliyorlar.
Postmodern Moderni yokeder. Bir zamanda Modern geleneksel toplumu nasıl yokettiyse, aynı şekilde devlet, egemenlik, millet, bilimsel rasyonellik, siyasi ideolojiler kesin olarak yokedilmektedir.
Bu bağlamda bir paralel getirilebilir. Modern geldiği zaman, ona karşı geleneksel toplum ve ideolojileri (feodal, dini, soy-kabile, cemiyet-etnik ideolojileri) çıkıyorlardı. Ama bu ancak formal bir muhalefet idi. Modern onları kolayca yenebilmiştir.
Yalnız Anane kuvvetlerinin bir kısmı Moderne direnmek meydanını bulmuştur. Bu kuvvetlerin enerjisi, şekil açısından modern, ama muhteviyat açısından geleneksel ideolojilerin özel bir türüne yatırılmıştır. Asıl bu kuvvetler Modern sahasında ideolojik tarihin gerilimini yarattılar. Bu tür şekil olarak modern, ama muhteviyat açısından muhafazakar ideolojilerine bütün liberal olmayan öğretiler, yani milletçilik, sosyalizm, sosyal demokrasi, muhafazakar devrimcilik vs. aittir. Liberalcilik ise her zaman Modern çağının ideolojik aksı, Modern özü kalıyordu. Liberalciliğin ideolojik düşmanları – faşizm, komünizm ve sosyal demokrasi bile liberalcilik tarafından yenildiği tam anında postmodern geldi. Asılda postmodern ve liberalciliğin salt zaferi aynı bir şeydir. Liberalcilik salt ve alternatifsiz oldu. Bundan dolayı bazı çevreler “tarih sonu” hakkında konuşmağa başladılar. Modern çağın tarihinin anlamı, liberalizmin liberal olmayan akımlara karşı savaş idi.
Bugün ise postmodern kendi tarihsel zaferini sağlamıştır. Ama bu sefer ancak geleneksel toplum değil, Modern kendisi de yenilmiştir. Ve yeniden formal olarak Postmodern’e mukavemet gösterilebilir. Bu sefer, gerek arkaik muhafazakar ideolojiler, gerekse de yenilmiş modern ideolojileri barikatların bir tarafında bulunmaktadır. Pratikte bu mukavemet:
globalleşmeye karşı milli devletin korunması;
atlantizm’in total zaferi şeklinde gelen “dünya tufanına” karşı kara ve deniz jeopolitik ihtilafının korunması;
tek cinsli evlenmelerin, cins değiştirme ameliyatlarının, klonların üretimi için serbestlik verilmesine karşı geleneksel ailenin ve çocukların normal bir şekilde doğurmasının korunması;
total bireyciliğe karşı toplumculuğun korunması;
“suretlerin” dünyasına ve “ekran sahteciliğine” karşı gerçek maddelerin ve eylemlerin düyasının korunması;
finansizm’e, virtualiteye, “yeni ekonomiğe” karşı “eski eokonomiğin” korunması vs. demektir.
Postmodern kapsamına girmeyen modern tarafları, Anane devamının haline gelmiştir. Bugün bunlar da barikatların bir tarafındadır. Bunun sayesinde bugün muhafazakarların ve sosyalistlerin ittifakları mümkündür.
Şimdi, Modern çağının tam başlangıcında iç enerjilerini şekil açısından modern, ama muhteviyat açısından modern olmıyan ideolojilere katkıları yapan akımları hatırlayalım. Asıl bu katkılar, çağdaş siyasi ve sosyal tarihinin ana siniri, Yeni Çağın gerçek içeriği olmuştur.
Benzeri bir şeye bugün de şahit oluyoruz. Postmodern önünde hem geleneksel toplumun kalıntıları (mesela geleneksek dinler), hem de modern elemanları (mesela sosyalizm, real ekonomik, milli devlet) bir tarafta, yani postmoderne koyulan formal bir antitez halinde bulunmaktadır. Bu yeni vaziyet titizlikle düşünülecektir. Yüzeyde çok tek bir şey görünüyor: postmoderne basit direniş içtepisidir. одерну. Saf negatif bir tepki. Bu artık kötü bir şey değildir, ama yeterli değildir.
Muhafazakar devrimciliğin bir türü olan Avrasyacılığın eşsizliği şudur ki, Avrasyacılık başka akımlardan daha çabuk yeni vazşiyetin eşsizliğini anlamıştır. En önemlisi ise şudur ki, Avrasyacılık ancak direniş ile sınırlanmaz, ama ileri gidiyor ve iç enerjilerimizin Yeni Projeye vermemizi çağrıyor. Postmoderne bir yanıt arayarak, Avrasyacılık onun formal yapısını benimsemeğe ve globalleşmenin korkutucu diline radikal olarak yeni bir içeriği vermeğe çalışıyor. Bu yeni içeriğin kökenleri Pre-Modern’de, Ananede bulunmaktadır. Ve bu çabaların amacı, eskiyi korumak değil, ebediyi korumak demektir.
Rus şair ve felsefeci Merejkovskiy’nin dostu, Dostoyevskiy kitaplarının almancaya tercümanı, Muhafazakar Devrimciliğinin önemli teorikçisi Arthur Muller van den Bruk, “Üçüncü Çarlık” kitabında: “Daha önce muhafazakarlar devrime karşı savaşıyorlardı. Biz ise devrim başında olmalıyız ve onu başka bir istikamete yönleltmeliyiz”.
Aynı şekilde biz, Avrasyacıyız, postmoderne karşı davranmalıyız. Bizim arkamızda gerek yenilen Anane, gerekse de Modern kendisinin yenilen tarafları bulunmaktadır. Onlar kendileri korunmasına muhtaç değildir. Biz, gizli manaya, ebediliğe, Ulu Melek Mikail’in ışığına sadık olmalıyız. Bunun için, içeriği savunmak üzere feda edilebilir.
Sonuçta Avrasyacılık, tamamen başka muhteviyatına sahip olan postmoderndir.
Biz, globalleşmeye, “Yeni Dünya Düzenine” karşı çıkmağa hazırız. Oyunun yeni kaidelerinin yakında değişmesi lazımdır. Siyasette, ekonomikte, kültürde eski değerlere bağlılığımız yoktur. Bizim geleceğin tamamen orijinal ve özgün senaryımuz vardır. Geçmişin senaryosu değil, geleceğpin senaryosudur!
Avrasyaclık postmoderninin prensipleri şunlardır:
Milli devlet ölsün, ama onun yerine birlişeik “Global İmparatorluk” değil, birkaç kıtasal imparatorlukar gelsinler (tez olarak “İmparatorluğa karşı imparatorlukarın yıldız grubu”);
Kıtacılık somut sınırlara bağlaı kalmasın, ama “atlantikçilik değereleri” gibi evrensel olsun (bu demektir ki, globalizme lokal olarak değil, evrensel olarak mukavemet göstermeliyiz). Dünya tufanı karşısına dünya suları kurutacak Heraklit’in “eklüros”u koymalıyız;
cinsler arası etik değişsin, ama bugün değiştiği gibi değil, arkaik şekillere dönüşü ve yeni kutsal yaratıcılık denemesi vasıtasıyla değişsindir;
birey, yalnızlığın tecrübesinin radikalleşmesi vasıtasıyla iç özbenliğinin en yüksek seviyelerine çıksın veya iradesi ile yeni kollektifçiliğin ve toplumculuğun yeni, ekstatik ve imparatorluk şekillerini yaratsın (burada “ekstatik imparatorluk” prensibi uygulanacaktır);
ekranlar ve simgeler gerçek eşyaların yerine gelsinler, biz temaşaların sahipleri ve postmodern sahnesinin rejisörleri olmalıyız.
virtual ekonomik gerçek ekonomik yerine gelsin, biz Dünya borsasının elektronik beyinlerinin merkezlerinin merkezine girmeliyiyiz ve kesin olark birleştirilmesi tavsiye edilmeyen kabloları birleştirmeliyiz (“Avrasyacı usulünde Soros” operasyonu, zengeleşmemiz için değil, Ulu Fikir için dünya dövizlerinin düğürülmesi)…
Parti – yenilmiş modernin faydasız kalıntısıdır. Avrasyacılık, network, şebeke, gezegenimizin sosyal bedenine atılmış görünmeyen kumaş olmalıdır. Avrasyacılar, aynı zamanda her yerde ve hiç bir yerde, aynı zamanda görünen ve görünmez olup, her anda ortak bir eylem gerçekleştirilmesi için çabukça birlikte toplanmağa ve işin yapılmasından sonra yeniden çok çabuk bir şekilde global dünyanın ara sokaklarında kaybolmağa hazır olmalıdır.
Canlı ot ölü asfaltı delip güneşe çıktığı gibi biz postmoderni delip güneçe çıkmalıyız. Bu Avrasyacılık “rhizome”nin, yani tek merkezi olmayan çok merkezli sistemin projesidir.
Biz başka bir binyıllığında bulunuyoruz. Çok garip bir şekilde biz geçilemez Milleniyum sınırının ötesinde kendimizi bulmuştuk ve şimdi güçlü asketil sevinçle yeni binyıllığının dilini öğrenmekteyiz. Bu dil dehşetlidir. Ama biz bu dilce böyle bir söz söylemek istiyoruz ki, operasyon sistemi mantık aykırılığına gelsin ve dünya bilgisayarı tamamen kilitlensindir.
4.Güncel siyasi vaziyet için Avrasyacılığın önemi.
Rusya’da şu anda oluşan sisyasi durum hakkında birkaç söz söylemeliyiz. Bir taraftan biz çok olumlu değişiklikleri görüyoruz. Putin, nihayet, gerçek Putin olmağa başlıyor. Biz görüyoruz ki, Rusya siyasi hayatında atlantikçilik, globalcilik, ultraliberalcilik politikasını gerçekleştiren çevreler gittikçe arka planına giderler. Batılcılık-liberalciliğin en önemli temsilcileri yavaş yavaş iktidardan uzaklaştırılmaktadıк, bazan da hapisaneye uğrıyorlar. Genelde bu sevindirici bir olaydır. Terimlerimizi kullansak postmodern ve globalizm, Cumhurbaşkan ve onun muhafazakar çevresi tarafından kararlı bir tepki görmüştür. Üstelik iktidar daha sık sık din, kültür, millet gibi geleneksel değerlere müracaat etmeğe başladı. Bu yeni olaylara tam desteğimiz vardır.
Ama bu takdirde Avrasyacılık çok daha güncel görünüyor. Globalizm, atlantizm ve ultraliberalizm kabul edilmemesi konusunda biz basit muhafazakarlarla dayanışıyoruz. Ama aynı zamanda biz, kuvvet ve irade ile yenilebilen “canilerin komplosu” ile değil, arkasında çok güçlü tarihi ve ideolojik kuvvetleri bulunan meydan okumalarının (tehditlerin) sistemi ile karşılaştığımızı çok açık anlıyoruz. Bütün yüzeydekiler sadece basit uygulamacılardır. Postmodernizmin gerçek mekanizmaları çok daha derin yatarlar. Onları yenebilmek için status quo saklanmasına ısrar etmek, milli devlet, alışılmış ahlak, eski üretim şemaları (korumacılık politikası veya mobilizasyon tipi ekonomik) gibi eskilenmiş modellere bağlı kalmak yetersizdir.
Aynı zamanda vurgulamak isteriz ki, koşullarımızda aşırı milletçilik ve ultra-yurtseverlik” te çok tehlikelidir. Bunlar, Rusya’yı globalizmden daha çabuk yokedebilirler. Dolayısıyla, Avrasyacılık teorisi bugün pragmatik seviyede de çok önemlidir.
BİR: Avrasyacılık yurtseverliği, milletçiliğe ve şövenliğe ciddi bir karşıt olarak çıkabilir. Bu arada İmparatorluk prensibi “milli devlet” prensibine karşı koyulur. Bu durumun sayesinde, çeşitli milletler sakin ve kararlı olarak kendi kaderini İmparatorluğun canlandırılmasıyla ve yeni jeopolitik avrasyacılık konstrüksyon gücünün takviye edilmesiyle bağlayabilir.
İKİ: Uluslararası Hareket olarak Avrasyacılık, PostSovyet uzayını en çabuk bir şekilde entegrasyona hazırlamalıdır. Bu arada AEP ve AvrasES bu entegrasyonu ekonimik ve gümrük alanlarında gerçekleştiryorsa DKB Silahlı Kuvvetlerin birleşik komutanlığını sağlıyorsa, Avrasyacılık ve “Avrasyacılığı uygulayan Uluslararası Avrasyacılık Hareketi”, entegrasyonun sonraki adımı, yani bütün milli, dini ve kültürel özelliklerinin hesaba alınmasıyla sosyal entegrasyonu, medeni toplumların ve toplumsal kuruluşların seviyesinde entegrasyonu, bilgi alanlarının birleştirilmesi olacaktır.
ÜÇ: en çabuk bir şekilde Avrasya Birliğinin kurulması, birçok Rusya içi sorunlarını halledecektir. Bu sorunlardan biri, 2008 yılında çok ciddi olarak gündeme gelecek iktidar halefiyetidir. Yeni devlet sistemi bu problemi çözecektir. Aynı zamanda hem Rusya’da, hem Kazakistan’da, hem de Avrasya Birliğine katılmak isteyen tüm başka ülkelerde herhangi milli bölücülük tedavisi için çok güçlü bir alet kurulacaktır.
DÖRT: dış politikası açısından Avrasyacılık, Avrupa Birliği ile yakınlaştırılması için optimal bir operasyon ortamını yaratacaktır, çünkü şüphesiz olarak Avrasya Birliği, Avrupa Birliğinin jeopolitik benzerisi olarak kabul edilecektir. Buda göloballeşmenin bir türü olacak, ama bu globalleşmenin boyutları ve muhteviyatı farklı olacak. Bu globalleşme Avrasya milletlerinin ve ananelerinin özelliklerini göze alacaktır.
BEŞ: Avrasyacıllık, Asya ülkeleriyle, arap ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi için yeni imkanları verecektir. Ve bu açıdan Avrasya Birliği, Asya ülkelerinin postmodern realitesi prosesine çekilmesi konusunda çok önemli jeopolitik rolü oynayabilir. Yalnız bu postmodern şekli Asya’nın geleneksel toplumları tarafından reddedilmeyecek. Bu postmodern işbu ülkelerin ananelerine uygun olacaktır.
5. Uluslararası Avrasya Hareketi’nin yapısı ve faaliyetinin temel tarafları
Bugün kurduğumuz Uluslararası Avrasya Hareketi örümcek ağı yapısına sahip olacaktır.
Hareketin Yüksek Konseyi, ortak faaliyetin temel teorik konularını idare edecek.
Avrasya Komitesi, Hareketin kuruluşları oluşturmasıyla ilgili ana sorunları çözecek ve yerel bölümlerin faaliyetlerini koordine edecektir. Yerel bölümler ise, kendi faaliyetlerini Hareketin ana amaçlarına uygun olarak gerçekleştirecekler, ana stratejik konularda kendi işleri için Avrasya Komitesinin ve Hareketin Yüksek Konseyinin onayları alacaklar, başka konularda ise özel yaratıcılık yaklaşımlarını arayacaklar.
Avrasya Komitesi ve Yüksek Konseyi yanında biz “Avrasya Ekonomik Kulübü”nü de oluşturuyoruz. Bu Kulüp, Hareketin faaliyetinin, özel projelerinin, bilimsel sempozyumların, konferanslarının, bir de kitapların yayınlaması ve diğer media projelerinin gerçekleştirilmesinin şeffaf ve legal finanse edilmesini sağlayacaktır. Bazı tanına sanayıcılar, bankacılar ve girişimciler artık bu Kulübe katılmak istediklerini beyan ettiler.
Anasözleşmemiz uyarınca Hareketin üyeleri, gerek ayrı vatandaşlar, gerekse de toplumsal hareketler, mrgütler ve tüzel kişiler, yani fikirlerimizi destekleyen herkes olabilir.
Geniş Avrasyacılık şebekesi artık şimdi, önceki organizasyon kuruluşlarımızın esasında mevcuttur. Bugün salonumuzda Rusya Federasyonu’nun 18 bölgelerinin temsilcileri hazır bulunmaktadır. Onlar Rusya içinde Hareketin iskeletini oluşturacaklar. Selamlama ve destekleme mektuplarını biz daha 28 bölgelerden aldık.
34 ülkelerin temsilcileri, Hareketimizin bölümlerini kurmak isteklrini bildirdiler. Bu sayıdan 15 ülkede Avrasyacılık hareketleri veya komiteleri artık mevcuttur. Kalan 19 ülkede inisiyatif grupları vardır.
Bizim ana kuvvetlerimiz, akıldır, aktivitedir, iletişimdir. Bilgisayar komünikasyonları tarafımızdan en yoğun bir şekilde kullanılmalıdır. Network’ta olan, gerçekte de mevcuttur. İnternet ana silahımızdır.
Medi kaynaklarına da dikkat etmeliyiz. Basın ve TV lanet ettiğimizden bir fayda çıkmaz. Evet, bunlar kaide olarak insanların aldatılması, aptallaştırılması, biomekanizmalara dönüştürülmesi için kullanılan çirkin aletlerdir. Ama bunu anlayarak, TV ekranın ötesinde bulunmamız için elimizden geleni yapmalıyız. Bu amaçla, medialarda kabul edilen şekil almamız gerekecek, ama bu şekil içine biz bizim muhteviyatımızı koyabiliriz. Kendi prensipleri bırakmadan, Avrasyacılık medialara girmek zorundadır ve bu konuda bütün gösterebileceği esnekliği ve uyanıklığı göstermelidir. Unutmayalım ki, mediaların elemanları sadece insanlardır. Onlar yanlış prensiplere hizmet ederler, ama insanlar kalıyorlar. Onların gönülleri ve ruhları da vardır. Bu gönülleri Avrasyacılık ağlarına düşürmek bizim görevimizdir. Yalnız aynı zamanda, bizinm imkanlarımıza göre mediaların kendi sistemizi kurmalıyız ve geliştirmeliyiz. Bu arada gayret gösterelim ki, medialarımız geniş insan kütleleri için ilginç olsundur.
Faaliyetlerimizde temelimizden, yani Ananeden, dinden, kökenlerimizden ve ayınlarımızdan koparılmamak ta çok önemlidir. Geleneksel dinler, sadece müteffiklerimiz değil, bizim merkezimiz, çekirdeğimizdir. Anane kökenleri ne kadar derin ise, Ananemiz ne kadar saf ve Kaynaklara sadık ise, o kadar bu Anane bizim için değerlidir. İman – en önemli bir şeydir, çekirdeğimizdir.
Avrasyacılar bulunduğu her yerde, işbu bölgede geleneksel olan dini cemiyetleri canlandırmalıdır ve desteklemelidir. Rusya için en değerli olan, şüphesiz olarak, Ortodoksluktur ve özellikle Ortodoksluğun en değerli, en önemli ve en saf kısmı olan Eski Ortodoksluk (Staroobryadçestvo)’dur.
Avrasyacılık İnternet’i, Avrasyacılık TV’si, Avrasyacılık media sisteminin geliştirilmesi göevimizdir. Daha cesur bir şekilde biz “Avrasya bilimi”, “Avrasya kültürü” ve başka benzeri terimleri kullanmalıyız.
Avrasyacılar, birbirini parti rozetine veya parti parolasına göre değil, gözlerin ışıltısına, gönüllerden gelen iç ışığına, açık akıla ve sert iradeye göre tanımlaıdır.
Postmodern bugün geliştiği istikamete gelişmeğe devam edecekse, demek ki, karşımıza insanlar değil, kiborglar, klon-mutantlar, atlantist golemler, yacuc ve macuc taifeleri çıkacağı saat gayet yakındır.
Ve büyük ihtimal, o saatte avrasyacı olmak ile insan olmak aynı şey olacaktır.