LİBERAL TOTALİTERİZM

Ciddi anlamda konuşmak gerekirse liberal hâkimiyet ülkede hâlâ çok güçlü. 1991'den bu yana eğitimde, beşeri bilimlerde ve kültürde yaygınlaşan neredeyse tüm temel ilkeler tam anlamıyla liberal şablonlara göre inşa edildi. Anayasamızdaki her şey liberaldir. İdeolojinin yasaklanması bile tamamen liberal bir ideolojik tezdir. Liberaller, liberalizmi başlı başına bir ideoloji olarak görmüyorlar — bu onların 'nihai gerçeğidir'. Onlar; sosyalizm, komünizm, milliyetçilik veya geleneksel toplumun siyasi öğretileri gibi bu 'liberal gerçeğe' meydan okuyan her şeyi 'İdeoloji' olarak algılarlar.

SSCB'nin sona ermesinden sonra Rusya Federasyonu'nda liberal ideoloji hâkim oldu. Başından itibaren totaliter bir nitelik kazandı. Liberaller genellikle totalitarizmi — (hem sağcı (milliyetçi) hem de solcu (sosyalist) — eleştirirken, liberalizmi hızlı bir şekilde 'demokrasi' ile eşitleyerek onu her totaliter rejimin karşına koyarlar. Ancak, bilge filozof ve Heidegger’in öğrencisi Hannah Arendt, totaliterliğin liberal demokrasi de dâhil olmak üzere tüm modern siyasi ideolojilerin bir özelliği olduğunu net bir şekilde belirtti. Liberalizmin bir istisna değildir, doğası gereği totaliterdir.

Herhangi bir totaliterizm gibi, liberalizm de toplumun belirli bir grubunun (belirli bir azınlık) 'evrensel gerçeğin taşıyıcısı' olduğunu iddia etmesi, dolayısıyla evrensel hakkında her şeyi bilmesi ile ilgilidir. Dolayısıyla totaliterizm Latince ‘totalis'ten türetilmiş olup, yekpare, bütün, eksiksiz anlamına gelir. İdeolojilerinin yanılmazlığına olan fanatik inançtan yola çıkarak görüşlerini tüm topluma dayatırlar. Totaliter 'her şey', çoğunluk görüşüyle veya toplumda fiilen var olan çeşitli ideolojik gruplarla kolayca çelişir. Genellikle totaliter yönetici seçkinler, 'tarihin anlamı hakkında bilgi sahibi olduklarını', 'geleceğin anahtarlarını ellerinde tuttuklarını' ve 'ortak çıkar adına hareket ettiklerini' iddia ederek 'haklılıklarını' meşrulaştırırlar (sadece onlara öyle görünür). İlerleme ve gelişme teorilerini ya da özgürlük, eşitlik vb. zorunlulukları sıklıkla 'geleceğin anahtarı' olarak görürler. Milliyetçi totaliter rejimler, bazılarının (yani kendilerinin) diğerlerine üstünlüğünü beyan ederek ulusa veya ırka hitap eder. Bolşevikler, parti seçkinlerini uyanmış bilincin taşıyıcıları, 'yeni insanlar' olarak görerek, gelecekte gelecek olan komünizm adına hareket etmektedirler. Liberaller kapitalizmin kalkınmanın zirvesi olduğuna inanır ve ilerleme ve küreselleşme adına hareket eder. Günümüzde buna toplumsal cinsiyet politikaları ve ekoloji de dahildir. 'Sizi yönetiyoruz çünkü ilericiyiz ve azınlıkları ve çevreyi koruyoruz. Bize itaat edin!'

Azınlık Teorisi ve Çoğunluk Eleştirisi

Eski (örneğin Helenik) demokrasinin aksine, totaliter liberalizm de dâhil olmak üzere totaliter rejimlerde çoğunluk ve onların görüşleri önemsizdir. Bununla ilgili bir de tez var: 'Almanlar Hitler'i çoğunluk oyuyla seçti, dolayısıyla çoğunluk bir savunu değil; yanlış seçim yapabilir.” Neyin doğru olduğunu yalnızca 'aydınlanmış/uyanmış' (gerçeklerin farkında olan) liberal azınlık bilir. Dahası, çoğunluk güvenilmezdir ve sıkı kontrol altında tutulmalıdır. Onları ilerici azınlıklar yönetmelidir. Bu totaliterizmin doğrudan kabulüdür.

Bolşeviklerin veya Nazilerin totaliterliğini kanıtlamak gereksizdir çünkü bu aşikârdır. Ancak 1945'te Almanya'ya karşı kazanılan zaferden ve 1991'de SSCB'nin dağılmasından sonra liberalizm, totaliter türün tek ve ana küresel ideolojisi olarak kalmıştır.

1990'larda Liberal-Reformist Yönetimin Totaliter Doğası

Liberalizm Rusya'ya Batı yanlısı liberal azınlıkların, yani ‘reformcuların’ hâkimiyeti olarak geldi. Çevresindeki dünyayı pek anlayamayan Yeltsin'i, konumlarının tartışılmaz doğasına ikna ettiler. Oligarklardan, Amerikalı nüfuz ajanlarından oluşan bir ağdan ve yozlaşmış son dönem Sovyet üst düzey yetkililerinden oluşan yönetici liberal elit, ‘aile’nin temelini oluşturdu.

Başlangıçtan itibaren ülkeyi totaliter yöntemler kullanarak yönettiler. 1993 yılında Sovyetler Meclisi'nin demokratik ayaklanması zor kullanılarak bastırıldı. Liberal Batı, 'ilerleme' ve 'özgürlüğe doğru hareket' için gerekli görülen Parlamento'ya yönelik saldırıyı tamamıyla destekledi.

1993 seçimlerinde sağcı muhalefet partisi LDPR (Rusya Liberal Demokrat Partisi) Duma'da kazandı, ancak 'marjinal' ve 'aşırılıkçı' olarak değerlendirilerek reddedildi. ‘Aile’nin gözünde çoğunluğun hiçbir önemi yoktu. Zhirinovsky önce 'Hitler' olarak damgalandı, sonra palyaço statüsüne indirildi, bu da toplumun gazının alınmasına yardımcı oldu; yani, ana liberal gidişattan son derece hoşnutsuz ve bunu onaylamayan bir halk üzerinde, ‘aile’ tek başına ve rakipsiz bir şekilde hüküm sürdü.

1996'da diğer (bu sefer sol görüşlü) muhalifler — CPRF (Rusya Federasyonu Komünist Partisi) — seçimi kazandı. Azınlığı temsil eden iktidardaki liberal elit, 'Çoğunluk yanılıyor olabilir' diyerek bunu yine görmezden geldi ve bu azınlık, liberal ideolojiye dayanarak, başka hiçbir şeye aldırış etmeden, rakipsiz olarak hükmetmeyi sürdürdü ve yönetmeye devam etti.

Liberalizm, ilkelerini siyaset, ekonomi, felsefe, sosyoloji, antropoloji, hukuk, etnoloji, kültürel çalışmalar, siyaset bilimi vb. alanlarda savundu. Beşeri bilimlerin tamamı liberaller tarafından ele geçirilmiş; dolayısıyla; sadece Bologna sistemi ve Birleşik Devlet Sınavının başlatılması değil, en önemlisi bilimsel disiplinlerin içeriği; yani, derecelendirme sistemleri, bilimsel yayınlar, alıntı indeksleri ve diğer kriterler Batı tarafından seçilmiştir.

Putin'in Liberal Hâkimiyete Karşı Gerçekçiliği

Putin'in iktidara gelmesi durumu değiştirdi çünkü egemenlik ilkesini, yani siyasal gerçekçiliği ortaya çıkardı. Liberal dogma; egemenliği tamamen reddettiği, ulus devletlerin ortadan kaldırılmasını ve bunların uluslar-üstü bir dünya hükümet yapısına entegre edilmesini savunduğu için, bu kaçınılmaz olarak Rusya'daki liberalizmin genel yapısını etkiledi. Dolayısıyla Putin'in gelişiyle birlikte en tutarlı ve radikal liberal azınlıklar ona karşı çıktı.

Ancak, sistemik (çoğunluk) liberaller Putin'e uyum sağlamaya, resmi olarak sadık bir pozisyon almaya, diğer yandan da sanki hiçbir şey değişmemiş gibi liberal bir yol izlemeye devam etmeye karar verdiler. Putin iktidarı liberallerle paylaştı — gerçekçilik, askeri alan, dış politika ona düştü ve diğer her şey — ekonomi, bilim, kültür, eğitim — onlara kaldı. Bu tamamen liberal değil ama kabul edilebilir bir durum; sonuçta ABD'de de güç, saf liberal küreselciler (Clinton, Obama, Biden) ile gerçekçiler (Trump ve bazı Cumhuriyetçiler gibi) arasında gidip geliyor.

2008-2012'de Medvedev bir Rus liberalinin rolünü oynadı. Putin'in 2012'de geri dönmesi, en kötüsünün geride kaldığını ve Rusya'nın 1990'lara, yani saf ve katıksız liberal totaliterizm çağına döneceğini düşünen Rus liberallerinin tepkisine yol açtı.

Ancak 2012'de geri dönen Putin, 2012 seçim kampanyası sırasında yayınladığı programına ait makalelerinin aksine, liberalleri yalnız bırakmaya karar verdi ve en iğrenç olanlarının yalnızca bir bölümünü bir kenara itti.

2014 yılında Kırım'la yeniden birleşmenin ardından egemenlik ve gerçekçiliğe doğru bir değişim daha yaşandı. Eski hâkim konumlarını kaybettiklerini hisseden diğer bir liberal dalga Rusya'dan çekildi. Ancak Putin'in Rus dünyası için verdiği mücadele o dönemde durduruldu ve iktidardaki liberal elit yine her zamanki ortak yaşam taktiğine başvurdu — egemenlik Putin'e, geri kalan her şey liberallere.

Batı ile SMO'nun Son Çıkışı

SMO (Özel Askeri Operasyon) çok değişti çünkü Ukrayna'da askeri operasyonların başlaması liberal dogmayla en sonunda çelişti: 'Demokrasiler birbirleriyle savaşmaz.' Ve eğer savaşırlarsa, bunlardan biri demokrasi değildir. Ve Batı kim olduğunu kolaylıkla tespit etti. Tabii ki Rusya. Ve özellikle Putin. Böylece liberal Batı sonunda bizi 'liberal' olarak görmeyi reddetti.

Ama öyle görünüyor ki, ne pahasına olursa olsun biz hâlâ şunu kanıtlamak istiyoruz: 'Hayır, biz gerçek liberalleriz; siz liberal değilsiniz. Kiev'deki Nazi rejimini destekleyerek liberal demokrasiden saptınız. Biz liberal dogmalara sadık kalıyoruz. Sonuçta anti-faşizm de liberal dogmalar arasında ve biz de liberal ideolojinin gereği olarak Ukrayna faşizmine karşı savaşıyoruz.'

Rus hükümetindeki herkesin bu şekilde düşündüğünü söylemiyorum ama kesinlikle pek çok kişi böyle düşünüyor.

Yurtsever reformlara hararetle karşı çıkıyorlar, egemenliğin en önemli şeye, yani ideolojiye dokunmamasını sağlamak için kendilerini tehlikeye atıyorlar. Antonio Gramsci 'hâkimiyet’i liberal dünya görüşünün üstyapı — özellikle kültür, bilgi, düşünce ve felsefe — üzerindeki kontrolü olarak adlandırmıştır. Ve bu hâkimiyet Rusya'da hâlâ liberallerin elinde.
Biz hâlâ Rusya Federasyonu'nun siyasi egemenliğini, küresel Batı normlarıyla, yani liberal totaliterlikle ve 1990'larda Rusya’da iktidarı ele geçiren Batılı seçkinlerin her şeye kadir gücüyle birleştirmeye yönelik (çelişkili ve umutsuz) girişimleriyle yani 'egemen liberalizm'le uğraşıyoruz.

Ve Rus liberallerinin planı, SMO (Özel Askeri Operasyon) sırasında bile toplum, kültür, bilim, ekonomi ve eğitim üzerindeki güçlerini korumak; böylece bütün bunlar bittiğinde; Rusya'yı yine en zor zamanlarda bile liberal demokrasinin, yani liberallerin totaliter egemenliğinin korunduğu 'medeni ve gelişmiş bir Batı devleti' olarak sunmaya çalışmak. Oysa Putin geleneksel değerlere ilişkin (liberal ideolojiye doğrudan karşı) 809 Kararnamesini imzaladı, Anayasaya normal aileyle ilgili hükümler ekledi, Tanrı'dan Rus tarihinin değişmez temeli olarak bahsetti, LGBT hareketlerini aşırılıkçı olarak yasakladı, yabancı ajanların listesini sürekli genişletti, Rus halkını tarihin öznesi, Rusya'yı ise devlet-medeniyet ilan etti. Ancak Rusya'da liberal hâkimiyet halen devam ediyor. Toplumumuza o kadar derinden nüfuz etmiştir ki, yeni nesil yöneticiler, memurlar, bilim insanları ve eğitimciler arasında kendini yeniden üretmeye devam etmektedir. Ve bu şaşırtıcı değildir çünkü otuz yıldan fazla bir süredir Rusya'da bir grup totaliter liberal, devletin başında kendi kendini yeniden üretme yöntemini kurmuş olarak iktidardadır. Ve bu, Başkan Putin'in egemen rotasına rağmen oluyor.

İnsani SMERŞ Zamanı

(SMERŞ: Yasal statüsü karşı-istihbarat, anti-terörizm, yabancı istihbaratların Kızıl Ordu içinde faaliyetlerini engellemek, 'Sovyet olmayan elementlerle' mücadele etmektir — tr.wikipedia.org)

Şimdi Putin'in ulusun lideri olarak yeniden seçildiği yeni bir döngüye giriyoruz. Hiç şüphe yok ki o, toplum tarafından oybirliğiyle ve öncelikli olarak seçilmiştir. Onu zaten seçilmiş olarak düşünün. Sonuçta, o bizim liberal boyunduruktan kurtuluşumuz için ana ve tek umudumuz, savaşta zaferin garantörü ve Rusya'nın kurtarıcısıdır. Ancak Putin'in muhaliflerinin çoğunluğu barikatların öbür tarafında değil bu tarafında. Bununla beraber, liberal totaliter hizip mevzilerinden vazgeçmeyi düşünmüyor ve bu mevziler için sonuna kadar savaşmaya hazırlar. Ne siyasetteki vatansever güçlerden, ne halktan (Ağır ceza tehdidi altında kürsünün altında tutmayı öğrendikleri), ne Tanrı'dan (Ya O'na inanmıyorlar ya da kendilerine düşmüş olana inanıyorlar), ne de bir ayaklanmadan (bazıları geçen yaz itaatsizlik göstermeye çalıştı) korkuyorlar. Sadece kafa kafaya çarpışmaya cesaret edemeyecekleri Putin onları dizginliyor. Sistemik (çoğunluk) liberaller onun tarafında yoğunlaşmış durumdalar çünkü başka bir taraf yok.

Ancak sorun çok ciddi: Rusya, liberal ideolojiye dayanan ve liberallerin toplumdaki hâkimiyetini kamusal bilinç zemininde, kültürel kod düzeyinde koruyan liberallerle çok kutuplu bir dünyada bir medeniyet, bir kutup olarak kurulamaz. Fikirler ve insani yaklaşımlar alanında SMERŞ'e benzer bir şey gerekli, ancak açık bir biçimde kararlılık, personel, kurum ve eğitimli yetkin uzmanlar açısından eksikliği var — sonuçta Rusya'da otuz yıldır eğitimden liberaller sorumlu. Liberal dogmanın dışına çıkma girişimlerini engelleyerek kendilerini korudular. Ve insani alanı, ya liberal ya da kısır hale getirerek başarılı oldular.

Sovyet bilim adamlarının liberal olmayan geriye kalanları ve onların yöntemleri, teorileri ve doktrinleri bir alternatif değil. Öncelikle yaklaşımlarının modası geçmiş; ikincisi, yaşlandıkları için unutuldular; üçüncüsü ise yeni uygarlık koşullarına ayak uyduramıyorlar.

Bütün bu zaman zarfında totaliter liberal seçkinler yalnızca ve özellikle kendi personelini yetiştirdi. Liberalizm, en zehirli biçimleriyle tüm insani alana nüfuz ediyor.

Şimdi birçok liberalizm karşıtı insan SMO(Özel Askeri Operasyon) ve seçimlerin olduğunu söyleyecek ve ‘Liberallerle daha sonra ilgileneceğiz’ diyecek. Bu bir hata. Zamanı çoktan kaçırdık. İnsanlar uyanıyor; Ülkenin zafere odaklanması gerekiyor. Her şey çok ama çok ciddi ve Putin bu konuda konuşmaya devam ediyor. Neden sık sık her şeyin tehlikede olduğundan ve Rusya'nın varoluşsal bir zorlukla karşı karşıya olduğundan bahsediyor? Çünkü bunu ciddi ve net bir şekilde görüyor: Ukrayna'da zafer yok, Rusya’da yok. Hem Ukrayna'da Batı'yı yenmek hem de bu arada ülke içindeki liberallerin totaliter, her şeye kadir iktidarlarını korumalarını kabullenmek kesinlikle imkânsızdır. Liberaller burada oldukları sürece her zafer Pirus zaferi olacaktır.

Bu nedenle artık başka bir cephe açmanın zamanı geldi — ideoloji, dünya görüşü ve kamusal bilinç alanında bir cephe. Rusya'da liberallerin — öncelikle bilgi, bilim, eğitim, kültür ve yetiştirme ve kalkınmanın belirleyici değer ortamları alanlarında — totaliter hâkimiyeti sona ermeli. Aksi takdirde zafer yüzyılını göremeyeceğiz.

Çeviri: Dr. Nilgün Yorgancı