USA

TEKSAS'TAKİ OLAYLAR: YENİ BİR İÇ SAVAŞ MI?

Pragmatizmin doğduğu yer olan Amerika'da pragmatizm yok olmuştur. Özellikle Biden rejimi altındaki küreselciler, Charles Peirce ve William James tarafından kurulan tipik Amerikan geleneğiyle bağlarını kopararak küreselci diktatörlüğün aşırı bir biçimini temsil etmektedir. Pragmatizm geleneği, hem özne hem de nesne için normatif içerik reçetesine tam bir kayıtsızlığa dayanıyordu. 

ABD'deki seçim değil iç savaşın ilk aşaması

Her şey mevcut ABD Başkanı Donald Trump'ın beklenmedik bir şekilde 2016 yılında iktidara gelmesiyle değişti. Amerika'da onun gelişi tamamen olağanüstü bir şeydi. Trump'ın seçim kamanyası, küreselciliğe ve Amerikan elitlerine yönelik eleştiriler üzerine inşa edilmişti. Başka bir deyişle Trump, Cumhuriyetçi partisinin neo-muhafazakar kanadı da dahil olmak üzere iki partili konsensüsa doğrudan meydan okudu ve…. kazandı. Elbette, Trump'ın 4 yıllık başkanlığı, Amerikan politikasını bu kadar beklenmedik bir şekilde tamamen elden geçirmenin imkansız olduğunu gösterdi ve Trump, neo-muhafazakar John Bolton'u Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak ataması da dahil olmak üzere birçok taviz vermek zorunda kaldı. Ama ne olursa olsun, en azından kısmen de olsa kendi çizgisini takip etmeye çalışıyordu ve bu küreselcileri öfkelendiriyordu. Böylece Trump, iki ana Amerikan partisi arasındaki ilişkilerin yapısını önemli ölçüde değiştirdi. Onun yönetiminde Cumhuriyetçiler, erken GOP'un karakteristik özelliği olan Amerikan milliyetçiliğine geri döndüler, bu nedenle "America first! " veya "Let’s make America great again!" sloganları ortaya çıktı. Bu, Trump ile Hillary Clinton arasındaki rekabetten başlayarak, aslında Trump'a ve onu destekleyen herkese gerçek bir savaş (siyasi, ideolojik, medya, ekonomik vb.) ilan eden Demokratların radikalleşmesine neden oldu. 4 yıldır bu savaş bir an bile durmadı ve bugün, yeni seçimlerin arifesinde, doruk noktasına ulaştı. 

AMERİKA’NIN ÇÖKÜŞÜ KAÇINILMAZDIR

İrak savaşıyla dünya tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu artık geçmiş ile gelecek, Yalta dünyası (yani 1945 yılında SSCB, ABD ve İngiltere liderleri katılmasıyla Yalta’da yer alan konferansta imzalanan anlaşmaların sonucunda oluşmuş uluslararası düzen) ve Post-Yalta dünyası arasında bir tartışma değildir. Yalnız tartışma geleceğe yönelik iki jeopolitik proje arasında devam edilecektir. Birinci proje – tek kutuplu dünyayı öngören Amerikan projesidir. İkinci projeye göre dünya çok kutuplu olacaktır. Bu dünyanın ayrı kutupları Avrupa, Rusya-Avrasya,  Japonya, Çin, İslam dünyası vb. olacaktır.

Altı ay önce ABD yeni asker doktrinini beyan etmişlerdir. Bu doktrin, diğer ülkelerin “sınırlı egemenliğini” öngörür. Yani ABD fiilen dünyanın herhangi ülkesinin iç işlerine karışmak niyetini açıkça ilan ettiler. Bu doktrin beyan edilmesi, uluslararası sistemin yıkılmasına ve “eski dünya düzeni” yokedilmesine yönelik yeni bir adım olmuştur. Bu arada Amerikan hukuku emsal üzerinde esaslandırılmıştır. Yeni doktrini yürürlüğe girmek için bunu pratik hareketlerle tasdik etmek gerekiyordu. İrak’a karşı amerikan saldırısı işte böyle bir hareket olmuştur. Bu saldırıya ancak amerikan-ingiliz askerlerinin katılması ve fransız-alman Avrupa’nın saldırıya karşı çıkması çok manalı bir olaydır. Böylece yeni bir karşıgelimin çevre çizgileri çizilmiştir: tek kutuplu dünyaya karşı çok kutuplu dünya.